29 Haziran 2010 Salı

100%100 DÜŞÜNCE GÜCÜ

yazarı : Jack Ensign ADDİNGTON
Yayınevi : RotA


HERŞEY DÜŞÜNCEDE BAŞLAR

Psikojenez: Herşey düşüncede başlar. Bütün herşey düşüncede oluşturulur ve düşüncenin yapıcı sürecinin ürünü olarak gelişir.

Düşünce sonsuzdur: Herşey düşüncenin ürünüdür. Düşünme sonsuzdur.

İnsana hakimiyet verilmiştir: İnsan, evrensel akılla birlikte kendi hayatını kendi oluşturur.

Düşünce hem yönetici hem üreticidir: İnsanda iki görünümlü tek bir akıl vardır. Erkek yönetici, dişi yapıcı düşünceyi kullanır.

İnsan onurlandırılmıştır: İnsana hayatına hükmetme fırsatı ve sonsuz kaynakları kullanma fırsatı verilerek onurlandırılmıştır.

Düşünce: Düşündüğüm şeyler zamanla gerçeğe dönüyorsa sadece gerçekleşmesini istediğim şeyleri düşünmeliyim.

KENDİNİ YÖNETMENİN YOLU

Bilinçaltı: Bedenin fonksiyonunun otomatik olarak yürümesini sağlar. İster uyanık ister uyur vaziyette büyük istem dışı hayat sürer.

Bilinçaltı koyulan kurala göre hareket eder: Bilinç emirleri verir ve bilinçaltı da bunu uygular.

Gönüllü hizmetkar: Her emir, her önerme her inanç bilinçaltına kaydolur. Hatta dikkat etmediğimiz şeyler bile kaydedilir, gerektiğinde ortaya çıkar.

Yasalarımızı kendimiz yaparız: Cereyanda kaldım, öyleyse hasta olacağım. Bilinçaltı bunu kaydeder ve bunu diyen hasta olur. Hastalığın sebebi cereyanda kalmak değil cereyanda kalınca hasta olacağına inanmaktır.

Birçok insan kendi kendisini hipnoz eder: İnsanlar gereksiz sınırlamalar yaparak kendilerini hipnotize ederler. Kuralları insan koyar, bilinçaltı da uygular.

Sınırları kaldırma: İnsanlar kendileri için kural ve yasalar koyar, sonrada bunların esiri olup mutsuz olurlar. Düşüncenin değişimi hayatı da değiştirir. İnancınızı değiştirin hayatınız değişsin.

Kendini yönetme: Düşüncelerimi seçme hakkım var. Başkalarının benim hakkım-daki düşünceleri beni bağlamaz. İyilikleri düşünüyorum, iyilikler de beni seçiyor. Korku ve nefret düşüncelerimde yok.

İSTE VE SAHİP OL

Dualarınıza dikkat edin, gerçekleşebilir. Aklınızdan geçen herşey ergeç ortaya çıkar. Kendimizi ne ile ve nasıl tanımlarsak öyle olmaya meylederiz. Düşündüğümüz şey yavaş yavaş bilinçaltında kalıplaşır ve gerçek bir deneyimle kendini gösterir.

Hayat yasalarla yönetilir: Bilinçli olarak düşünülen her düşünce, bilinçaltını etkiler ve bu etki düşüncedeki güç ve arzunun derecesine bağlı oluşarak eyleme dönüşür.

Olumsuz düşüncenin sonucu: Bilinçaltına yanlış emir vermelerle insanlar zor durumda kalır. Renkli mendil gördüğünde burnu şişeceğini düşünen insanın renkli mendil gördüğünde burnu şişer.

Kendini yönetme: Geçmişi siliyorum, gelecek ise benim seçimimi bekliyor. Geçmişteki hatalarımdan dolayı kendimi bağışlıyorum. Geçmişi unutup yeni bir hayata başlıyorum. İstediğim herşeyin olacağına inanıyorum.

KENDİNİZ OLMA CESARETİNİ GÖSTERİN

Hergün tek bir kendini reddetme düşüncesine dahi yer vermeden bir saat için olduğunuz gibi kabul edin kendinizi. Gerçekten kendinizi biliyorsanız bunu yapabilirsiniz.

İnsan kendini küçümseme eğilimindedir: İnsan bilinçli olarak düşünebildiği güvenle beklediği ve mümkün olduğuna inandığı herşeyi yapabilir. Evren sınır koymaz; biz inançlarımızla sınırlarız kendimizi.

Gerçek benliğini keşfetmek: Yıllardır kafamızda olan ve gerçek benliğin ortaya çıkmasını engelleyen korku dolu olumsuz düşüncelerden kurtulmamız gerekir.

Asla yalnız değilsiniz: Gerçek sevgi korkuyu defeder. Ben’i sevmek içimizdeki gücün bizim vasıtamızla herşeyi yapabileceğini idrak etmektir.
http://www.ekitap.org/


Taklit intihardır: İnsan mükemmel olmak için başkalarını taklit etmek zorunda değildir. Hiç hata yapmayan kişiler hiçbir şey yapmayanlardır.

En büyük arzu: En çok istediğimiz şey nedir. İnanın ve sahip olun. Düşüncenizi bunda yoğunlaştırın.

28 Haziran 2010 Pazartesi

YAĞMUR YARIN



Film ekibi, çölün kızgın güneşi altında çekim yapmaktadır. Zor şartlar altında calışırlarken, ihtiyar bir kızılderili sete doğru yaklaşır ve yönetmenin yanına giderek:

"Yağmur, yarın!" der ve gider. Şasıran yönetmen, ertesi gün yağan yağmuru hayretle izler. Bu sırada ihtiyar kızılderili yine gelir ve "Fırtına, yarın!" der ve yine uzaklaşır. Gerçekten de müthiş bir fırtına çıkar ve çölü birbirine katar. Yönetmen emreder:

"Çabuk bana o kızılderiliyi getirin! İstediği parayı verin. O olmazsa biz bu filmi bitiremeyiz!".

Adamlar, kızılderiliyi bulur ancak yaşlı apaçi bir türlü razı olmaz. En sonunda teklif edilen bir milyon doları reddedemez ve adamlarla birlikte kampa gelir.

27 Haziran 2010 Pazar

ÇİLEK:


* Strese iyi gelir, sakinleştirici etkisi vardır,

* Sigara dumanının etkilerini azaltır. Sigara içilen bir odadayken gün boyunca ağza iki çilek atılması önerilir.

*Yüksek oranda C vitamini, ayrıca bol miktarda potasyum içerir ve lifli besinler arasında önemli bir yer tutar. Diyabetli hastalar, çileğe şeker ilave etmemek şartıyla ...bu meyveyi bol bol yiyebilirler.

* Çocuk felci ve ağız-deri yaralarına yol açan virüsleri öldürücü etkisi vardır,

* Kansere yakalanma riskini azaltır,

* Mide ve bağırsak zayıflıklarını giderir,

* Safra kesesi hastalıklarına iyi gelir,

* Yüksek ateşi düşürür,

* Dişlere ve diş etlerine iyi gelir, diş taşlarının oluşmasını engeller,

* Cilde canlılık kazandırır, nemlendirir.

*Çilek tam olması gerektiği anda çıkar. Yazın sıcağın etkilerini azaltmakta rol oynar. Sıcağın sebep olduğu sitrese karşı bilinçli olarak rahatlatıcı etkidedir. Allah’ın yaratması böyle mükemmel ve bilinçlidir.

(100 gr. çilek=30 kalori)

13 Haziran 2010 Pazar

BİR AŞK MASALI - NAZIM HİKMET

41 yıllık bir Nazım Hikmet eserinin orijinal videosu: "Bir Aşk Masalı"


Nazım'in Moskova'da ilk kez 1953'de sergilenen piyesi "Bir Aşk Masalı" ölümünden sonra, 1969 yılında bale-film olarak çekilmişti. Ferhat işe Şirin masalından esinlenen oyunu, Yuri Grigoroviç filme aktardı. 1961'de ilk kez Leningrad Kriov Balesi'nde (bugünkü St. Petersburg Marinski Tiyatrosu) sergilenen bale de büyük ilgi görmüştü. 45 dakikalık orijinal videosunu izlemek için tıklayın:




8 Haziran 2010 Salı

YAŞAM SEVGİDİR

Gökyüzünde dünyayı yaşarken sonsuz özgürlüğümle birlikte, yaşamı arıyordum ne olduğunu bilemeden... Bir su damlasıydım, güneşin ışıklarında renklerle oynayan, karanlıklarda yıldızlarla konuşan...




...Mutluydum rüzgarla birlikte maviliğe savrulurken, mutluydum kuşlarla kanat çırparken, mutluydum gökkuşağı olup renkleri saçarken...



Takılmışken bir bulutun peşine, görürdüm yaşayanları yeryüzünde... Hepsi zamanla koşar gibi, hep bir şeylerin peşinde... Bazen bir kuşun kanadına karışır, uçardım onunla, rüzgâra karşı çığlıklarla birlikte...



Yaşamı sorardım kuşlara, nedir diye? Özgürlük derlerdi bana... Göklerde özgürce kanat çırpabilmek, rüzgâra baş kaldırmak. Ama yağmur yağdığında özgürlükleri elinden alınır, ağırlaşan kanatları daha fazla çırpınamazdı damlalar karşısında... Sığınırken bir kaya kovuğuna, özgürlüklerini teslim ederlerdi yağmura, sessizce...



Karıştım bir gün yağmur damlalarının arasına, gücü hissedebilmek için... Toprağa karışmak istedim, çoğalmak istedim, azgın bir nehir olup akmak istedim, deniz olmak istedim, yaşamı bulmak istedim, yaşam olmak istedim... Terk ettim gökyüzünü güneşe veda edemeden... Altımda gittikçe büyüyen yeryüzü beni kendine doğru hızla çekerken daha da büyüdüm, çoğaldım. Koşmaya başladım bir an önce toprağa kavuşabilmek için. Yaşamı hissedebilmek için... Yaşam olabilmek için...

4 Haziran 2010 Cuma

CANIM

iROŞ' um ,canım kızım bu sene illaki gitar çalmak istedi.Biz de ona yılbaşı hediyesi olarak bir gitar aldık ve kursa yazdırdık.O gün bugündür benim minik kuşum her boş zamanında gitarını alıyor eline bize konser veriyor.Allah'tan muziğ seven bir aileyiz,hepimiz arada çalar söyleriz kendi aramızda.Bu yüzden kimse kimseye gıkını çıkaramıyor.


Minik kuşum işleri ilerletti,yarın sabah ART Televizyonunda okulunun tanıtımı için 2 parça bile çalıp söyleyecek .Çok heyecanlıyız çok.Allah yardımcısı olsun bir tanemin.

3 Haziran 2010 Perşembe

FISILTIYI DİNLE

Genç bir Yönetici, yeni Jaguarı içinde kurulmuş, biraz da hızlıca, bir mahalleden geçiyordu. Park etmiş arabaların arasından yola fırlayan bir çocuk olabilir düşüncesiyle dikkatini daha çok yol kenarına vermişti. Bir şeyin yola fırladığını görünce hemen fren yaptı ama aracı durana kadar geçen mesafede yola çocuk fırlamadı. Bunun yerine, yepyeni arabasının yan kapısına büyükçe bir taş çarptı. Adam hızlıca frene yüklendi ve taşın fırlatıldığı boşluğa doğru geri geri gitti.



Sinirlenmiş olan genç adam arabasından fırladı ve taşı atan çocuğu kaptığı gibi yakında park etmiş olan bir arabanın gövdesine sıkıştırdı. Bunu yaparken de bağırıyordu : Sen ne yaptığını sanıyorsun serseri? Bu yaptığın ne demek oluyor? O gördüğün yepyeni ve pahalı bir araba ve attığın o taşın mahvettiği yeri düzelttirmek için kaportacıya bir sürü para ödemek zorunda kalacağım. Neden yaptın bunu ?


"Küçük çocuk üzgün ve suçlu bir tavır içindeydi. "Lütfen, amca, lütfen kızmayın. Ben çok üzgünüm ama başka ne yapabilirdim, bilemedim. Taşı attım çünkü işaret etmeme rağmen diğer arabalar durmadı. Çocuk, gözlerinden süzülen yaşları elinin tersiyle silerek park etmiş bir aracın arkasına işaret etti. "abim orada. Yokuştan aşağı yuvarlandı ve tekerlekli sandalyesinden düştü ve ben onu kaldıramıyorum."