19 Nisan 2010 Pazartesi

KARACİĞERİNİZE PARFÜM SIKAR MISINIZ ?

Karaciğerinize parfüm sıkar mısınız?




Peki ya böbreğinize, pankreasınıza?



Cevabınız “Hayır!?!” ise neden başka bir organımıza, hatta en büyük organımıza yani vücut ağırlığımızın %18’ini oluşturan derimize, bu kimyasal maddeyi boca ediyoruz?



Yanlış anlaşılmasın ben de parfüm seviyorum. Özellikle “Sevgi sadece vermektir, almak vereni mutlu etmek için ise sevgidir” felsefesinden yola çıkarak tek bir dal çiçek, minik bir buzdolabı mıknatısı ya da hoş bir hediye paketi içinde şık şişeli bir parfüm hediyesi almak bana sevildiğimi, düşünüldüğümü hissettiriyor, çok mutlu oluyorum.



Öte yandan parfümümüzü kullanmaya gelince zarar görmemek için, saçımıza ya da giysilerimize sıkmamız gerekiyor, bir organımıza değil. Derinin üzerinde gözle göremediğimiz milyonlarca minik gözenek var ve üzerine ne koyarsak %68-74 oranında anında vücudumuzun içine nüfuz ediyor. Sigara bırakmada kullanılan nikotin bantlarının deriye yapıştırılmasının sebebi de bu. Mesela keten tohumunun tadını beğenmeyen küçük çocuğunuzun derisine biraz bu yağdan sürebilirsiniz, bu şekilde yararlı omega yağlarını vücudu emer ve faydalarını alır.



O zaman içinde parfüm, paraben* ve birçok petrol atığı bulunan vücut kremlerini cildimize yedire yedire sürdüğümüzde de aynı şey olmuyor mu? Peki ya duşta kimyasal dolu bir şampuanla yıkandığımızda?



*Parabenler çok geniş çapta kozmetik ürünleri içinde kullanılan koruyuculardır. Raf ömrünü uzatmak amacıyla kullanılan bu madde, ciltte egzama tipi tahriş ve alerjik reaksiyonlara sebep olur. Benzoik asidin bir türevidir. Zehirli ve toksik bir maddedir. Parabenler vücutta östrojeni taklit eden madde olarak bilinir. Göğüs kanseri hastası kadınlar üzerinde yapılan araştırmalar sonucunda alınan tümör örnekleri içinde bol miktarda paraben maddesi olduğu ortaya çıkmıştır. NERELERDE BULUNUR? Kozmetikler; fondöten, pudra, göz farı, maskara, makyaj temizleyiciler, ruj, çabuk kuruyan ojeler. İlaçlar; krem-merhem şeklindeki ilaçlar, göz, kulak ve burun damlaları, bandajlar, lokal anestezik ilaçlar. Kişisel bakım ürünleri; nemlendirici losyon ve kremler, diş macunu, diş tozu ve temizleyicileri, güneş yağları, cilt temizleyiciler, parfümler, terlemeyi önleyici deodorantlar, sabunlar…



Günümüzde her türlü kozmetiğin parabensizi (paraben free), kimyasal içermeyeni, organiğini bulmak mümkün. En azından diş macunumuzu, şampuanımızı, sabunumuzu ve vücudumuza sürdüğümüz kremimizi değiştirsek bile çok büyük bir yol kat etmiş oluruz. Önemli olan her gün yaptığımız şeyleri düzeltmek. Mesela diş macunu. Son zamanlarda uzmanlar uyarıyor; “Çocuğunuz yutmamayı öğrenene kadar diş fırçasına diş macunu koymayın, sadece su ile fırçalamayı öğretin…” diye. Peki bizler diş macunumuzu yutmamayı öğrendiğimiz yaştayız, ama dil altındaki bölgeye giden macun ne olacak? Dil altı öyle özel bir bölge ki, ne koyarsanız anında kana karışıyor, dil altı haplarının mantığı bu zaten. Hele çocuklara verilen şeker pembesi diş macunları, ya da daha beyaz dişler için olanlar tam bir kimyasal deposu. Her gün kendi elimizle bir iki kere zehirlenmenin en kolay yolu.



Önümüz güneşlenme mevsimi. Güneş kremlerinin 2 zararı var: Öncelikle, vücudun koruma mekanizmasını susturuyor. Çünkü yüksek rakamlı bir güneş koruyucu (sun block) sürünce “Yeter artık bolca D vitamini de depoladım, kızarıyorum bak, hadi gölgeye” diyemiyor vücut bize. Diğer yandan da parfüm, paraben vs. ile güneş ışınları birleşip çok zararlı bir hâl alıyor deri için. Uzmanlar bize zararlı olanın güneş değil, kimyasallar sürdüğümüz derimizi uzun süre o şekilde güneş ışınlarına maruz bırakmak olduğunu söylüyor. Muhakkak “doğal” güneş koruyucu kullanmak ve kararında güneş almak lazım.



Canınızı hiç sıkmak istemiyorum ama devamlı okuduğumuz araştırmalarda örneğin; ABD’de kuaför salonlarında çalışanlardaki hızla artan kanser vakaları, Fransa’da 41 yaş üzeri yüksek gelir düzeyi kadınlarda görülen cilt kanseri oranları çok korkutucu. Neden Çukurova’da pamuk toplamak için güneş altında uzun saatler çalışan işçilerde veya güneşi çok fazla gören fakir ülkelerin insanlarında değil bu yüksek cilt kanseri oranları?



Her şeyin doğalını bulmak o kadar da zor değil, çok güzel ürünler var piyasada. Hiçbir şey bulamazsak bile biraz badem yağı, zeytinyağı ya da Hindistan cevizi yağı harika bir vücut nemlendiricisi olabilir. Doğal sabunlar her yerde. Kullandığımız her bakım ürününün içindekilere bakıp özellikle, telaffuz edemediğimiz şeyler olmamasına dikkat etmeliyiz. Kullandığım %100 doğal bir marka kremin üzerinde: “Çok acıkırsanız yiyebilirisiniz” yazıyor! İşte, yemeyeceğimiz hiçbir şeyi vücudumuza sürmeyelim kuralı...


Önemli olan kimyasalların zararlarını fark etmek ve mümkün olduğunca bunlardan uzak durmak. Yoksa güzel kokmaya kimsenin itirazı yok, hele sevdiğimizden gelen hediye bir parfüm ile…

2 yorum:

STYLE M dedi ki...

cilt bakimi ve guzellik bölümü okuyan biri olarak ne desem simdi evet zararli desemde kullanmayi coook seviyorum.
sevgiler...

potila dedi ki...

Evet canım aynı fikirdeyim,ben de çok seviyorum kullanmayı.Ama belki kullanırken biraz daha dikkatli oluruz,kıyafetlerimize sıkmakla başlayabiliriz mesela ne dersin?
Benden de kucak dolusu sevgiler:))